Bir hafta sonra Veysel Lerzan'ın hastaneden çıkmasına müsade etti. Yanında kimsenin olmasını istemeyen kadın diğerlerinin itirazlarına rağmen bir taksiyle evine gitti tek başına. Kendisini çok tuhaf hissediyordu. Sanki bütün kromozomlarını karıştırmışlar, çorba yapmışlar.. Sanki burnu gözlerinin kulakları ağzının olduğu yere geçmiş gibi görecek aynaya baksa.. Gerilmiş gerilmiş gerilmiş bir tel bırakıldığıda nasıl şekilsizleşir karışırsa öylesi bir ruh halindeydi.
O gece Mine uğradı. Ona bakarken hem son aylarda yanında olan bir arkadaş hem de hiç umarsızca kullandığı bir insan olarak görüyordu artık.. İkisi karşılıklı sessizce çaylarını içerlerken bundan ona hiç bahsetmemeye karar verdi. Onu üzmesine ne gerek vardı ki..
"Bak Mine, mahalleye ilk taşındığımda, kolayca kandırıp arkadaş oluyormuş gibi yapacağım, sıradan, geveze bir kadına ihtiyacım olduğundan seninle tanıştım hemen. Aslında yüzüne bile bakmazdım normalde ben."mi diyecekti...
Ve yine o aptalca bakış açımla burada bütün gece tek başıma oturup zamanın geçmesini bekleyecektim. Herhangi bir şey olsun diye değil, bir şey olmayacağını bildiğim için filmin o bölümünü ileri sarmak istercesine tek başıma zamanın geçmesini isterken şimdi yanımda olan senin bana verdiği huzur ve sıcaklığı hissedemeyecektim...Sanırım son bir kaç ay dışında ben o huzur ve sıcaklığı hiç hissedemedim diye düşündü..
Ertesi sabah Metin Bey'in kapıyı çalması çok şaşırttı onu. Biraz da heyecanlandırdı. Olanı biteni nasıl anlatacağını bilemiyordu. Ama adamın sorgulamayan yargılamayan sakin gözleriyle karşılaşınca rahat bir nefes aldı.
- Merhaba Lerzan Hanım. Çıkmışsınız hastaneden, bir bakayım dedim. Rahatsız etmiyorum ya?
-Hayır hayır olur mu hiç. Buyurun lütfen.
-Nasılsınız ?
-Karışık biraz. Eski halimle yeni halim gidip geliyor ben de onları üst üste çakıştırmaya çalışıyorum sanki..
-Bütün boşluklar doldu mu?
-Taştı bile diyerek gülümsedi kadın. Bu kadarını ben de beklemiyordum doğrusu.
Masanın üzerindeki kutudan bir cd çıkartıp laptopuna yerleştirirken "Bunu benimle seyreder misiniz" diye sordu adama. Sizin her şeyi hemen öğrenmenizi istiyorum. Sanırım en kolay yöntemi bu olacak.
-Nedir bu?
-Eğer hafızam geri gelemezse diye kendime hazırladığım kayıt.
-Hafızanızı bile bile mi sildirdiniz gerçekten de.
Yüzünü buruşturdu Lerzan.
-O an bu kadar korkutucu ve saçma gelmemişti. Sarp'ın bir araştırmasıydı. Bazı psikolojik rahatsızlık ve kötü alışkanlıkları ortadan kaldırmanın kısa ve başarılı bir çözümünü bulduğunu savunuyordu. Bir gece hararetli tartışmalar sonrasında Veysel ve ben de kendimizi içinde buluverdik. Daha doğrusu ben dahil oldum Veysel'i de peşimden sürükledim. Bu arada o benim ilk eşim. Sarp da ikincisi.. İlkinin seneler süren kıskançlık ve psikolojik baskılarından zorla kendimi kurtardıktan sonra ikincisinin de kıskançlıkları başlayınca , o gayet kısa bir deneyim oldu.
Sarp bunları bana anlattığında hemen her şeyi hatırlayacağımı sanmıştım , ne tuhaf diye düşündü bir yandan da..
-Ve ikisiyle de arkadaş kaldınız.
-O moda hemen geçemedik tabi ama yurt dışında ve yalnız olunca insan birbirinden kopamıyor herhalde.. Durun önce videoyu izleyelim. Sonra kalanları anlatacağım size..
Ekranda gayet şık, makyajlı , fönlü saçlı bir Lerzan onlara bakıyordu şimdi. Gözlerinde kendisininki gibi hüzünler dolaşmayan, o hüzünleri yıllar yıllar önce gömüp yoluna devam etmiş bir Lerzan...
- Bu mesajı izliyorsan altı ay geçmiş ama hafızan geri gelmemiş demektir. Belli belirsiz bir gülümsemeyle devam etti , tabi kendimi tanıyorsam hafızan geri geldiyse bile seyrediyorsundur bir fark var mı diye.
O belli belirsiz gülümseme mutlu etti Lerzan'ı. Nedense o belli belirsiz gülümseme kendisine olan kızgınlığını ve kırgınlığını aldı biraz. Derin bir nefes aldı..
- Aslında bu yaptığımı ne Sarp ne Veysel istemediler. Ama ben çok merak ettim , anlıyor musun? Her şeyi bırakıp sıfırdan başlamak nasıl bir duygu , nereye varacağım neler yaşayacağım. Kim olarak kalacağım.. Eh, sigarayı bırakabilecek miyim sorusuna cevap bulacağız bir de. Sahi bıraktın mı acaba?
Biz hayata da geçmişimiz olmadan başladık,esirgeme kurumunun bahçesinde bulunan ismi bile olmayan bebek. Yalnız bir çocukluk. Sonsuz bir hırs ve çalışma. Alınan burslar, mezun olunan okullar. Yurt dışına çıkan bir hayat çizgisi.
Anlamışsındır çoktan zaten, dillere inanılmaz bir yatkınlığın olduğunu. sekiz dil biliyoruz şu an. Dünyanın bir çok köşesini dolaştık. En sonunda bir köşesinde kalakaldık. Doğru köşe miydi yanlış mı onu bilemiyorum. Aslında doğru olsa bilirdim herhalde değil mi?
Çok uzatmayacağım sorularını cevaplayacak birileri var zaten.
Umarım bana çok kızmıyorsundur... Umarım hayatımın hatasını yapmak üzere değilimdir.. Neyse, bu soruların cevabı sende.. Bak, geçmişi hatırlayamıyorsan bile benim bilmediğim şeyleri biliyorsun ..
Evet biliyorum diye geçirdi aklından... Ve teşekkür ederim, beni senden kurtardığın için.. Altına sığındığım abuk subuk etiketlerden sıyrıldığımda kendimi görebilmeyi başardım sanki..
Metin Bey'i kendisine bakarken görünce bitmiş videoyu kapattı.
-Benim deli olduğumu düşünüyor olmalısınız.
-Öyle bir düşüncem yok.. Ben yapar mıydım böyle bir şey, büyük ihtimal hayır, ama sizin yapmak için nedeniniz vardı ki yaptınız. Üstelik sizi tanımama vesile olan bir şeye çok da olumsuz bakamıyorum sanırım...
- O hastane Veysel'in, İçindeki kimsesiz yurdu da benim fikrimdi. Ve bahçedeki o kız çocuğu tıpkı benim o yaşlardaki halim...
Durdu biraz ,sonra aklına gelen yeni şeyle konuşmaya başladı yeniden.
-Kedileri neden sevmediğimi de hatırladım biliyor musunuz? Bahçede bulduğum minik yavruyu herkesten gizli besleyip severken bir gün kaybolmasından dolayı o kadar üzülmüştüm ki.. Beni terk edenlere yeni birisi eklenmişti sanki..
Nefesini uzun süreden beri tutuyormuş gibi bıraktı Lerzan..
Bütün anılarını geri aldığı için minnettardı o sırada.. Ama aradaki molanın da çok kötü geldiğini söyleyemezdi..
-O kadar ayrıntıyı nasıl planladınız. Kendinizi bu kadar izole edip , tek başınıza bırakmaktansa yanınızda birileri olsaydı daha iyi değil miydi?
-Tutunacak hiç dalım olmayıp aklımı yememe neden olan onca şey tabii ki benim başımın altından çıkmıştı. Sanırım Sarp'la Veysel'e zorluk çıkartmaktı asıl amacım. Ama olan bana oldu o başka..
Teknik ayrıntıları Alp ayarladı. Hesaplarımı sildi, hatta tamamen ortadan kaldırdı. Zaten hepsi Veysel'in soyadıylaydı. Kendiminki uyduruk olduğundan boşandıktan sonra da değiştirmemiştim. Yepyeni bir hayat ayarladık.
Kalkıp pencereden dışarı baktı. Ay ışığı bahçeye büyülü bir hava vermişti. Her şey olduğundan farklı gözüküyordu..
-Şimdi ne yapacaksınız?
-Bilmiyorum. Aslında burayı çok sevdim, öğretmen olmayı da..Sakin , huzurlu küçük kasaba ortamını. Gencecik öğrencilerin enerjisini. Eski evi, bahçeyi..
-Neden kalmıyorsunuz o zaman?
- Kalamam çünkü..
Durdu. Düşündü bir an.
-Aslında biliyor musunuz Metin Bey kalmamam için hiç bir neden yok..
Metin Bey de kalkıp pencerenin yanına geldi.
-Deniz kenarına küçük bir yürüyüş yapmak ister misiniz?
-Bu saatte mi?
-Başka bir saat var mı ki elimizde?
Gülümsedi Lerzan.
-Hadi gidelim...
Not : Hikâyenin ruhundan çok koptuğum için bu son kısım bir türlü olmadı.. Daha uzun ve ayrıntılı yazılabilirdi belki ama, lütfen, benden bahsediyoruz burada , olmadı daha uzunu :) Belki bir gün son kısmı yeniden yazarım ama şimdilik bu kadar .. Teşekkür ederim okuduğunuz ve güzel yorumlarınızla bana yazma isteğimi verdiğiniz için. Öpüldünüz kocaman :)
Bak sen kopunc ben de kopmuşum. Hikayenin ayrıntıları belli ölçüde kalmış hafızamda. Lerzan hyat arkadaşını da köşesini de buldu galiba. Yeni hikayelerini bekliyorum ben. Yazmalısın bence. Ben de kocaman öptüm. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim BT :) Bakalım, yazarım belki, ha :)
Sillerzan'ın mutlu sonu beni de mutlu etti eline yüreğine sağlık ben çok beğendim...
YanıtlaSilMutlu sonları seviyorum, elimde değil Nilgün :)
Silmutlu son :)))))
YanıtlaSilEn sevdiğim :)
SilAhh ahh ne güzel bir hikaye 🎈🎈kaleminize sağlık 💌
YanıtlaSil.
Bloğuma beklerim .
http://fatofotofan.blogspot.com
Teşekkürler :)
SilBence olabilecek en güzel sona bağlamışsınız. Ben de hikaye yazarken sonu bağlıyorum ve fakat hikayenin gelişme bölümlerinde konuyu bir parça uzatıyormuşum da okuyucu sıkılıyor gibi geliyor bana. Olsun ben yine de yazarken çok mutluyum. Yaza yaza, iyi yazmasını öğreneceğiz öyle değil mi? Üretmek iyidir Handan hanım, diri tutar..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
Teşekkür ederim :) Evet yazarken çok mutlu olmak anahtar kelime. Daha çok yazıp daha çok üretelim :)
SilMutlu sonla biten hikayeleri çok severim. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim :)
SilÖyle uzun zaman olmuş ki sizi ziyaret edeli. İyi çalışmalar:)
SilBen de pek yoktum bu blogda zaten . Teşekkür ederim.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilErtelemek, insan yaşamındaki en ağır bir tökezlemedir. İşte elimizde başka bir saat daha yoktur ki, o saati de ertelemeyelim.
Çok güzel ve anlamlı bir sonla bitirilmiş bu güzel hikaye için kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve huzurlu bir bayram geçirmenizi diler, kurban bayramınızı kutlarım.
Teşekkür ederim Recep Bey.
Sil